Kızartma Yağları Tehlike Saçıyor

Evimizde ekibi olarak, hazırladığımız her yazı hayatımızda masum görünen tehlikelerden sizleri haberdar etmek amaçlı. Gelişen teknoloji ve hızlı tüketim nedeniyle çevremiz kanserojen riski çok yüksek olan şeylerle dopdolu.

Amacımız, okurlarımızı organik, doğal ve sağlıklı hayata yeniden döndürmek. Bu konuda bilinçlendikçe, organik yaşama dönmek çok da zor değil. Yeter ki bunu isteyin.

Bu yazımızda fast foodlardaki yağların tehlikelerinden bahsediyoruz. Bu konu aslında en çok çocuklarımızı ilgilendiriyor. Dışarıda yemek yemeyi çok seven çocuklarımızı bakın nasıl tehlikeler bekliyor?

Okullarda ve fast food üretilen neredeyse tüm restoranlarda kullanılan yağlar ne yazık ki çok tehlikeli çünkü bu yağların en fazla 2-3 kez kullanılması gerekirken, bu tip yerlerde 10-15 kez kullanılıyor. Bu kadar çok kullanılan yağlarda zehirli kimyasallar oluşuyor.
Firmalar bu bitkisel yağların kanserojen olup olmadığını içindeki polimer miktarını ölçerek anlıyorlar. Polimer miktarı 25'in üstünde olan yağların kullanılmaması gerekiyor. Fakat ne yazık ki çok az sayıda firma bunu uyguluyor.

Ülkemizde denetleme sorunları nedeniyle sağlığımız tehdit altında. Bu denetim boşluğundan yararlanan pek çok işletme, yağın içine kalsiyum klorür ve magnezyum silikat gibi kimyasallar ekliyor ve yağın rengini açıyor. Sonuç olarak yağın içindeki polimer miktarı daha da artıyor. Böylece bizler masum görünen fakat bizi kansere bir adım daha yaklaştıran patates kızartması veya benzeri yiyecekler tüketiyoruz.

Bu risklerden sonra Milli Eğitim Bakanlığı okul kantinlerinde kızartma patates ve sağlığa zararlı diğer yiyecekleri 2011-2012 eğitim öğretim yılında yasakladı. Kantinlerde artık kızartma yerine, yiyecekler ızgara yapılarak çocuklarımıza sunulacak. Bu haber oldukça sevindirici.

Bu Yağlardan Bırakın Yemeği, Biodizel Yakıt Bile Yapılamıyor

Sağlığımızı korumak amacıyla yapılan başka bir adımı da Çevre ve Orman Bakanlığı 2005 yılında atmıştı. Bu yönetmeliğe göre bitkisel atık yağlar kontrol altında tutulabilecekti fakat ne yazık ki bu sistem de ülkemizde istenildiği şekilde işlemedi. Buradaki amaç yağlardan biyodizel üretmek ve geri dönüşümle yağları tekrar kazanmaktı. Atık yağlardan biyodizel üreten firmalar çıktıkları yolda pişman oldular. Firmalar topladıkları yağların neredeyse kömürleşmiş hale geldiğini farkettiler. Bu yağlar zehirli kimyasallarla dolu olduğu için biyodizele çevirilmeleri mümkün değil. Bu gün toplanan atık yağlar ve biyodizele çevrilen yağlar, olması gerekenden çok daha az miktarda.

Ülkemizde önüne geçilemeyen bir gıda terörü yaşanmakta. Buna pirim vermemek için önce bizlerin bilinçli olması gerekiyor. Arz talep meselesi bu terörün devamını sağlıyor. Ülkemizdeki denetleme boşlukları devam ettiği sürece de bu gıda terörünü yok etmek mümkün değil. Bunun için bizlerin bir şeyler yapması gerekiyor. Biz bu tip gıdaları tüketmeyelim. Hem sağlığımızı koruyalım hem de düzene karşı bir protestomuz olsun. Belki zaman içinde bir şeylerin değişmesini sağlayabiliriz.

Konu Resmi İçin Teşekkür (Thanks For The Image): Bartosz Bartkowiak adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı